İlk Kurşunun Son Zaferin Şehri İzmir'den Yola Çıkıyoruz

 İlk Kurşunun Son Zaferin Şehri İzmir'den Yola Çıkıyoruz


📍Mustafa Kemal Atatürk Kapalı Spor Salonu, Karşıyaka/İzmir 🗓️ 8 Mart 2025 - Ekrem İmamoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi Cumhurbaşkanlığı Adaylığı Ön Seçim İzmir Buluşması

Manisa’dan, Aydın’dan, Muğla’dan, Uşak’tan, Denizli’den gelerek Ege’nin tüm renklerini buraya taşıyan değerli dostlar…

İktidara hazır mıyız?

Güzel Ege’nin tüm renklerini buraya taşıyan sevgili dostlar,

Cumhuriyetin ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin sevgili evlatları…

Merhaba.

Sizleri sevgiyle, saygıyla, dostlukla selamlıyorum.

Mübarek Ramazan ayımızı kutluyor, hayırlara vesile olmasını diliyorum. Ramazan ayının bolluğu ve bereketiyle bu zorlu ekonomik koşullarda herkesin ferahlaması için dua ediyorum. Bu mübarek ayın, yüksek maneviyatıyla topluma şifa olmasını ümit ediyorum. 

İzmir’de olmanın yüksek heyecanını taşıyorum.

İzmir gerçekten özel bir şehirdir. İzmir, cesur başlangıçların, güzel finallerin şehridir. İlk kurşunun, son zaferin şehridir.

Merhaba İzmir.

Bugün yeni bir yolculuğun ilk adımını hep birlikte atıyoruz.

Başarmak için her şeyden önce yola çıkmak gerekir. Yerimizde sayarak, şikâyet ederek hiçbir şeyi değiştiremeyiz.

Ayağa kalkacağız, hedefe yürüyeceğiz ve dalga dalga büyüyerek başaracağız. Hep birlikte hedefe ulaşacağız.

Hedefimiz belli.

Biz yalnızca seçim kazanmanın değil milletçe birliğimizi, kardeşliğimizi yeniden kazanmanın peşindeyiz.

Sevinçte ve kederde, acıda ve mutlulukta milletçe tek yürek olabilmenin peşindeyiz.

Biz bu ülkeyi; ortak acılarımızı, mutluluklarımızı bile partizanlıkla zehirlemeye çalışan; milletimizi ayrıştırarak iktidarda kalmaya uğraşan bir avuç insandan kurtaracağız.

Onlar bizi eşitsiz, adaletsiz bir düzene mahkûm etmek istiyorlar. Ama bu millet esareti kabul eder mi? Bu millet esareti asla kabul etmez. Bu millet eşitsizliği, adaletsizliği asla kabul etmez. 

Büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu bu güzel Cumhuriyet hepimizi eşitlemiş ve önümüze bir hedef koymuştu:

Çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkmak.

Çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkmak yalnızca kanun önünde değil hayatın her alanında eşit olmak demektir. İmkân ve fırsatlara erişimde, hak ve özgürlüklerin kullanımında herkesin eşit olması demektir.

Çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkmak, mahkemelerde olduğu kadar, gelir dağılımında da adaletin sağlanması demektir.

Çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkmak, bilimde, teknolojide, üretimde öncü olmak demektir.

Cumhuriyet Halk Partisi, Atatürk’ten aldığı ilham ve direktifle, her zaman, her daim bu hedefler doğrultusunda yürümüştür.

Onun için milli bir ekonominin kurulmasında, ulaşım altyapısının sağlanmasında, açılan ilk fabrikalarda, bankalarda, ekonomi teşekküllerinde hep, gururla evladı olduğum ve bu güzel partide sizlere hizmet ettiğim Cumhuriyet Halk Partisi'nin iradesi vardır.

Ülkemizin cumhuriyet, demokrasi, hukuk devleti, laiklik, sosyal devlet yolunda attığı adımların hepsinde Cumhuriyet Halk Partisi'nin gücü vardır.

Ülkemizin cumhuriyet, demokrasi, hukuk devleti ve laiklik gibi söylediğim bütün bu ilkelerin bugün ne kadar sıkıntıya düştüğünü hepimiz yaşıyoruz.

Cumhuriyet Halk Partisi, 23 Mart’ta bir kez daha gücünü ve iradesini ortaya koyacak.

Partimizin Cumhurbaşkanı adayı bizzat sizlerle, üyelerin oyları tarafından belirlenecek. Bunun adı nedir biliyor musunuz? Bunun adı "demokrasi devrimi”dir.

Devrim yapıyorsunuz! Tarihe geçiyorsunuz!

Bu bir demokrasi devrimidir. Bu bir meydan okumadır.

23 Mart’ta meydan okumaya hazır mısınız?

Cumhuriyet Halk Partisi tek adamların ve dar kadroların iradesiyle şekillenen siyasete meydan okumaktadır.

Bizler cumhuriyetçiyiz. Bakın doya doya söylüyorum… Bizler cumhuriyetçiyiz, bizler demokratız. Bizim anlayışımıza göre nasıl ki vatandaşlar ülkenin sahibi ise üyeler de partilerin sahibidir. Onlar ne derse o olur.

Biz, kendini devletin sahibi görüp devletten itaat bekleyenlere benzemeyiz. Bizim anlayışımıza göre millet devletin efendisidir. Millet büyüktür.

Bizim anlayışımıza göre millet, devletin efendisidir ve yöneticiler vatandaş karşısında hadlerini bilmelidir.

Devlet, az önce söylediğim gibi milletine hizmet eder. Milletine şefkat elini uzatır. Milletini korur. Milletine güler yüzünü gösterir. Vatan ve millet hepimiz için kutsaldır. Devleti yöneten yöneticilerin yüzü asık olmaz, vatandaşını korkutmaz. Vatandaşına parmak sallamaz, vatandaşını ürkütmez. Dolayısıyla yöneticiler vatandaş karşısında hadlerini bilmelidir.

23 Mart’ta işte bu inancı, bu özgüveni tüm ülkeye yayacağız.  

Yapacağımız ön seçimde iktidara en korktuğu şeyi göstereceğiz. İktidar neyden korkuyor biliyor musunuz sevgili dostlarım?

Sandıktan korkuyor, sandıktan…

Ne yapacağız? İktidarın en korktuğu şeyi, sandığı onlara göstereceğiz 23 Mart’ta.

Cumhuriyetin ilanından bugüne, artık bu ülkede seçilmişlerin değil seçenlerin üstün olduğunu hatırlatacağız. 

Herkes görüp anlayacak ki mühür, kendini sultan sananlarda değil millettedir millette.

Onun için sevgili yol arkadaşlarım, değerli dava arkadaşlarım, yoldaşlarım…. Ön seçimde atacağınız her oy demokrasinin, milli iradenin değerini gösterecek ve sandıktan kaçanları titretecek, zangır zangır titretecek.

Cumhuriyet Halk Partililer olarak 23 Mart’ta, bu bozuk düzeni değiştirmeye kararlı olduğumuzu en güçlü şekilde göstereceğiz ve sonra bu mücadele dalga dalga büyüyecek.

Sevgili dostlar,

Normal şartlar altında değiliz. Gerçek bir demokraside ve hukuk devletinde ne yazık ki yaşamıyoruz. Milletçe, iktidarın giderek dozunu artırdığı bir zulüm ve baskıyla karşı karşıyayız.

Kazandığı parayla geçinemeyen, borçlanmadan yaşayamayan milyonlarca yoksul ve dar gelirli, kendilerini hiçe sayan bu iktidarın zulmü altındadır.

Eğitim, sağlık, adalet gibi devletin temel hizmetlerinden eşit olarak yararlanamayan milyonlarca vatandaşımız zulüm altındadır.

Gençler, en kararlı şekilde yürümeye hazır mıyız?

Evet o Gençlik Marşı’nı, bu cennet vatanın her köşesinde söylemeye hazır mıyız? Milyonlarca güneşi var bu ülkeni, milyonlarca… Her birimiz güneş olmaya hazır mıyız?

Ülkeyi yönetenler işlerini doğru dürüst yapmadığı için depremlerde, yangınlarda, afetlerde, iş kazalarında, ne yazık ki denetlenmeyen hastanelerde, güvenliği sağlanmayan sokaklarda canlarını, sevdiklerini yitiren bu millet zulüm altındadır.

Gerçekleri dile getiren, iktidarı uyarıp eleştiren herkes zulüm altındadır.

Milletin iradesini temsil eden muhalif siyasi parti yöneticileri, hatta genel başkanları, belediye başkanları, yerel yöneticiler, belediye çalışanları zulüm altındadır.

Bu zulmü yapanlar, zalimler, “Cumhuriyet Halk Partisi’ne boyun eğdirirsek millete de boyun eğdiririz” diye düşünüyorlar. Ama ne biz ne bu aziz millet boyun eğer mi?

Boyun eğecek göz sizde var mı?

Milletimiz boyun eğer mi?

Cumhuriyet Halk Partisi zulmün değil yalnızca milletin iradesi karşısında boyun eğer.

İşte ön seçimde işte bu gerçeği göstereceğiz. Cumhuriyet Halk Partisi’nin zalimlere karşı tek yürek, tek bilek olduğunu göstereceğiz. O bir avuç insanın, bu zalimliği yapan insanların uykularını kaçıracağız.

Partimizin bütün üyeleri, bütün yöneticileri, yapacağımız ön seçimin bugünkü koşullar altındaki önemini tüm boyutlarıyla anlamalı ve hissetmeli. Her üyenin kapısını çalmalısınız, her üyeyi aramalısınız. “Kalkın ayağa.” demelisiniz. “Milletimizin size ihtiyacı var. Ben Cumhuriyet Halk Partisi’nin ön seçiminde bir oyumu kullanacağım ve bu iktidara karşı duruşumu göstereceğim.” demelisiniz.

Bunu yapmaya hazır mısınız?

Benim bu konuda hiçbir kuşkum yok. Biliyorum ki söz konusu bu ülkenin varlığı ve geleceği olduğunda, Cumhuriyet Halk Partililer bütün teferruatları bir yana bırakır. Omuz omuza verir, küskünlükleri unutur, kırgınlıkları unutur. “Mevzu bahis vatansa gerisi teferruattır.” der. Partisine, ülkesine sahip çıkar.

Bu bozuk düzeni değiştirme yolunda en büyük sorumluluk her zaman olduğu gibi sizlere, bizlere yani Cumhuriyet Halk Partililere düşmüştür. Omuzlarımızdadır bu yük. Hep birlikte kol kola vererek bu yükü taşımaya hazır mıyız?

Başarıya ancak her aşaması en geniş uzlaşmayla belirlenen, ilkeli, önemli, inançlı ve erdemli bir dayanışmayla ulaşabiliriz.

Partimizin gerçekleştireceği ön seçim, ortak aklın, uzlaşmanın ve dayanışmanın o güçlü ilk adımı olacak.

Bakın bu devrim gibi kararı alan Genel Başkanımıza bütün Merkez yöneticilerimize yürekten teşekkür ediyorum. Buradan Özgür Özel’i, değerli başkanımızı ve bu kararı altına imza atan bütün yöneticileri tebrik ediyorum.

Beni bu yola çıkaran Türkiye Büyük Millet Meclisi Cumhuriyet Halk Partisi grubundaki bütün milletvekillerime teşekkür ediyorum.

Ön seçimde, işte bize emanet olan, hepinize emanet olan ön seçimde ortaya koyacağımız irade, bu bozuk düzeni değiştirmek isteyen herkese uzatılmış onurlu, güçlü bir dost eli olacak. Sizlerin elleri, 1 milyon 700 binin üzerinde üyesi olan Cumhuriyet Halk Partililerin elleri, önümüzdeki zaman diliminde on milyonlarca vatandaşımızın elini sıkacak. O sıcacık elinizi, milletimizin her ferdine uzatmaya hazır mısınız?  

Zulme karşı adaletin, vicdanın, iyiliğin yanında saf tutan herkesle bir olacağız. Partizanlığı silip atacağız bu memleketten. Bu zor günleri hep birlikte aşacağız.

Ön seçimde partimiz bir “kurtarıcı” belirlemeyecek. 

23 Mart’ta partimizin güçlü iradesini ortaya koyacağız.

Benim bütün gücüm sizden geliyor, bana güç vermeye hazır mısınız?

Benim bütün cesaretim sizden geliyor, bana cesaret vermeye hazır mısınız?

İşte karşınızda sizin cesaretiniz,

İşte karşınızda sizin gücünüz,

İşte karşınızda sizin kararlılığınız…

23 Mart’ta işte o iradenizi ortaya koyacağız ve bu ülkenin tüm cumhuriyetçilerine, demokratlarına, yurtseverlerine dönüp diyeceğiz ki:

“Kurtuluş yok tek başına, haydi hep birlikte görev başına.”

Muhakkak başaracağız. Hep birlikte başaracağız.

Ben gelecek güzel günlere yürekten inanıyorum. Yaradan bana çok güzel şeyler lütfetti. İnandım mı oluyor. Allah’ıma şükürler olsun, bu sefer inandığım bu yolculuk en güçlü inançla yürüyeceğim yolculuk!

Bugün çıktığım yolculuğun sonundaki o güneşli, umutlu sabahı şimdiden içimde hissediyorum. Pırıl pırıl bir güneş, pırıl pırıl… Bu cennet vatanımın üstündeki bu kara bulutları dağıtıp atmışsınız.

O gün, seçim kazanmanın değil milletçe birliğimizi ve geleceğimizi kazanmanın mutluluğunu yaşayacağız. 

O gün, bir avuç insan dışında herkes “Çok şükür, o devir bitti.” diyecek. Kimi avazı çıktığı kadar söyleyecek kimi içinden söyleyecek… O kalbinden de söylese canım ona kurban.

Ama herkes ülkeyi bu kadar geren, yoran, millete bu kadar büyük acılar yaşatan bir devrin sona ermesinin verdiği huzuru hissedecek. Sonra bir dakika bile kaybetmeden, hep birlikte kolları sıvayacağız, hep birlikte ceketimizi çıkaracağız ve milletin hakkını millete vereceğiz.

Milletimiz bu ülkenin ve devletin tek sahibi olduğunu en güçlü biçimde hissedecek, yaşayacak. Bu ülke bizim, bu ülkenin her nimeti bizim. 86 milyon insanın, bir kişinin değil.

Millet herkesten büyük.

O günden itibaren devletin bütün yöneticileri, her birimiz vatandaş karşısında haddini, hududunu bilecek.

O günden sonra şu ya da bu partinin evlatları değil milletin evlatları bu ülkeyi yönetecek.

Eş, dost, akraba değil.

O günden sonra şu ya da bu şahsın, şu ya da bu partinin eşi dostu değil, milletin evlatları milletin ortak çıkarlarına uygun olarak yolunu belirleyecek.

O günden sonra Türkiye, şu ya da bu şahsın, şu ya da bu partinin değil, milletin ortak çıkarlarına uygun olarak yolunu belirleyecek.

Partizanlığı söküp atmaya hazır mıyız? Bu partizanlık belasından kurtulmaya hazır mıyız?

2009 yılından beri alın teri dökerek bir idealle yola çıktım. Görevini en iyi yapan milletini en çok sevendir, değil mi? Ben, görevimi en iyi yapan olacağım diye ilçe başkanı olmanın gururunu onurunu yaşadım bu partide. Partimizde o görevi yaptıktan sonra tesadüf odur ki yine bir ön seçimle ilçemde ilk kez CHP'yi iktidar yapmanın onurunu ve gururunu yaşadım.

Yol arkadaşlarımla, dava arkadaşlarımla birlikte kazandığımız bu seçimden sonra 31 Mart 2014'ten 2 gün sonra mazbatayı alıp sabahın çok erken saatlerinde belediyeye gittik. Şimdi kızacak niye anlatıyorsun tekrar diye ama beraber dua ettik. "Allah'ım beni aileme, şehrimin insanlarına mahcup etme." dedim. Sonra bana ailemin büyüğü dedi ki "Bak oğlum, görevini iyi yap, partinin en çalışkanı sen ol. En çok alın teri dökeni en ol. Sen partini gurur duyduğu evladı ol. Bundan ben gurur duyarım ama partizanlık yaparsan benim evladım değilsin." dedi burada beni izleyen babam.

Ben, o partizanlığı zihnimden, kafamdan söküp atan bir kardeşinizim Ben ne istiyorum biliyor musunuz?

Devlet artık milletin ortak aklıyla, ortak değer ve hayallerine uygun olarak hareket edecek.

Türkiye'miz, canım ülkemiz; adaletin, eşitliğin, kardeşliğin gücüyle büyüsün, zenginleşsin, özgürleşsin.

Ülkemizin dört bir yanı gibi, İzmir’i ve Ege Bölgesi'ni de hak ettiği değere kavuşturalım.

Yahu bir ülke yönetimi ona oy vermiyor diye belediyeyi düşman edinir mi? Ya da belediyeyi işini yapmak için engeller mi? Ben bunu 11 senedir yaşıyorum. Burada, yahu, ben ülkemi yöneten biri olacağım, İzmir'i de, Allah göstermez bize öyle bir şey de, başka bir parti yönetecek... Ben ona rağmen derim ki "Ona yardımcı olmalıyım, onun işini desteklemeliyim." Aynı şeyi Manisa için, aynı şeyi Aydın için, aynı şeyi Denizli için, aynı şeyi Muğla için... Ama bunlar öyle değil. Kendinden değilsen sen onun düşmanısın. Bu milleti bu anlamda birbirinden uzaklaştıran bir iktidarla baş başayız.

Öyle bir dönem başlayacak ki İzmir ve tüm Ege, imparatorluk mirasımızın da cumhuriyet ışığımızın da nadide bir parçası olduğunu bilinçle, bakın bu güzel coğrafyada... Daha 19’uncu yüzyılda ilk demiryolu bu bölgede açıldı, tarıma dayalı sanayi burada uç verdi. Anadolu’nun dünyayla ticari bütünleşmesi ilk bu topraklarda gerçekleşti.

Büyük Önder Atatürk daha kurtuluşu cumhuriyetle taçlandırmadan önce İktisat Kongresi'ni burada topladı. Milli ekonominin ilk tohumları burada atıldı.

İzmir, Cumhuriyet tarihimizin hemen her devrinde ülke ekonomisinin dinamolarından biri oldu. Türkiye’nin dünyaya açılan en önemli kapılarından biri oldu.

İzmir aynı zamanda bir işçi şehridir, çiftçi şehridir. İzmir çok canlı bir üretim merkezidir. Yani sen yeter ki rahat bırak, o kendiliğinden zaten parlar, pırıl pırıl parlar. Siz yeter ki ona gölge etmeyin.

Ne yazık ki güzel İzmir 20 küsur senedir ülkeyi yöneten akıl tarafından ayrımcılığa uğratılıyor. İzmir’in bereketi kurutulmak isteniyor. Önü kapatılıyor. İhmal ediliyor. İzmir cezalandırılıyor.

Bu ülkenin bütünlüğüne, birliğine, cumhuriyetin kazanımlarına kayıtsız şartsız sahip çıktığı için, yüreğindeki kocaman Atatürk sevgisi hiç eksilmediği için İzmir’in ışığını söndürmek istiyorlar.

Böyle bir akıl olabilir mi?

Bizler aldığımız devlet terbiyesiyle, Diyarbakır’a da İzmir’e de Adana’ya da Trabzon’a da, ülkenin her yanına aynı gözle, aynı vicdanla, aynı sevgi ve şefkatle bakan bir iktidar olacağız. 

Bir anne bir baba evladını ayırabilir mi? Bu mümkün mü? İşte devlet şehrine, vatandaşlarına, kurumuna, her ortamına böyle bakar.

Bu anlayışla İzmir’i ve Ege bölgesini üretimin, zenginliğin, bilimin merkezi yapacağız.

Gençliğiyle, dinamizmiyle, enerjisiyle öne çıkan bu bölgenin ekonomisini, geleneksel sektörleri ve dünyanın içine girmekte olduğu yeni sanayi devriminin gereklerini de gözeterek hep birlikte bu şehrin ve bölgenin insanlarıyla, ortak akılla hep birlikte planlayacağız.

İzmir’in tekstil ve hazır giyim başta olmak üzere tasarım ve inovasyonda… Muğla’nın ekolojik turizmde… Aydın’ın tarımda… Manisa ve Denizli’nin tekstilde, hazır giyimde, beyaz eşya üretiminde… Uşak’ın lojistikte sahip olduğu bütün potansiyellerin farkındayız.

Bizim fark edemediğimiz, göremediğimiz ne varsa bize milletimiz gösterecek. Yolumuzu millet belirleyecek. Gözümüz, gönlümüz hep millette olacak.

İcraatçı karakterimizle, bu ülkenin ekonomisine büyük bir güç ve ivme kazandıracağız.

Halkçı karakterimizle sosyal adalet ve refahta milletimize çağ atlatacağız.  

Ancak asla “Her şeyi ben bilirim, ben ne dersem o olur.” demeyeceğiz. Bu kibirli, bu akıl dışı anlayışı devletimizin uygulamalarından ve hafızasından söküp atacağız.

Tek adamlığın, partizanlığın gölgesi bile düşmeyecek devlete.

Yöneticiler şeffaf olacak. Yöneticiler gerektiğinde hesap verecek. Yöneticiler kamuya hizmet sunma ahlakıyla hareket edecek.

Bu söylediklerim temelsiz, kanıtsız, soyut vaatler değildir.

İcraatçılık vaat ediyorum çünkü nasıl yapılır çok iyi biliyorum.

Türkiye’nin büyük bir modeli, tam bir özeti olan İstanbul’da 6 yıldır sergilediğimiz performans ortadadır. Türkiye tarihinde hiçbir dönem ve şehirde görülmemiş düzeyde metro hatlarına, altyapı yatırımlarına, sosyal konutlara, çevre ve kentsel dönüşüm projelerine imza attık. 

Halkçılık vaat ediyorum çünkü nasıl yapılır, çok iyi biliyorum. 

Sosyal adaleti sağlamak, kamu yararını koruyup geliştirmek, vatandaşları piyasanın acımasız şartlarına mahkum bırakmamak için yaptıklarımız saymakla bitmez. Bütün belediye başkanlarımızla yaptık.

Şeffaflık vaat ediyorum. İstanbul’da işe alım süreçlerimize, meclis toplantılarımıza şeffaflık getirdik. Her yıl bütçemizi nasıl değerlendirdiğimizin, attığımız her adımın hesabını çıkıp İstanbullulara tüm açıklığıyla veriyoruz. Dersimiz bu, görevimiz bu. Artık Türkiye’de de kapalı kapılar ardında, mülakatlarla gerçekleşen işe alımların; ne olursa olsun asla hesap vermeyen, hesap sorulamayan yöneticilerin devrinin bitme vakti geldi.

Partizanlıktan, ayrımcılıktan tamamen arındırılmış, adil bir yönetim vaat ediyorum, çünkü böyle bir anlayış nasıl hayata geçirilir çok iyi biliyorum.

Partisi, inancı, yaşam tarzı, dışlanmak, ayrımcılığa uğramak tek bir kişi ya da kurum bunu yaşamayacak. 6 yıldır İstanbul’da partisi, inancı, yaşam tarzı dolayısıyla dışlanan, ayrımcılığa uğrayan tek bir kişi, kurum ya da kuruluş olmamıştır. Bundan sonra da olmayacaktır.

Sevgili Dostlar,

Bugün benim için çok özel bir gün.

Önce aday, sonra Cumhurbaşkanı olma iddiasıyla yola çıkıyorum.

Odalarının sayısını, günlük masrafını söylemeye bile utanacağım bir sarayda oturup ülkeyi yönetmek gibi bir hayalim yok.

Ben bir makama değil zorlu bir mücadeleye adayım.

Tek derdim, tek hayalim, bu iktidarın yerle bir ettiği devlet yapısını, ekonomiyi, demokrasiyi, hukuku, eğitimi, sağlığı sizlerle birlikte yeniden inşa etmek.

Devleti bir avuç insanın çıkarının değil milletin bekçisi hâline getirmek. Bunu da ancak hep birlikte başarabiliriz.

Ben bu onurlu mücadelenin en çalışkan neferi olma iddiasıyla, partimin ve milletimizin cumhurbaşkanı adayı olmaya talibim. 

Bu amaçla, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde, Mustafa Kemal Atatürk’ün annesini, Zübeyde Annemizi emanet ettiği şehirden yola çıkıyorum. Bunun benim için anlamı ve değeri büyüktür. 

Hepinizin Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun.

Bugün buraya gelmeden Atamızın annesini Zübeyde Annemizi emanet ettiği bu şehirden yola çıkarken Zübeyde annemizi kabrini ziyaret ettin. Dua ettim. Allah'ım o güzel anneye ve evladı atamıza, Atatürk'e bizi mahcup etmesin. Bunun benim için anlamı büyük.

Emeğin ve kadının değerini bilmeyen hiçbir siyasi hareketten bu ülkeye fayda gelmez.

Kadınları kendisiyle eşit kabul etmeyen… Kadınların günlük hayatta yaşadıkları eşitsizliklerin, haksızlıkların çözümünü öncelikli görevi olarak görmeyen… Kadınların her düzeydeki yönetim biriminde eşit temsilini hedeflemeyen hiçbir siyasetçiden bu ülkeye fayda gelmez.

Bu ülkenin ve bu dünyanın yaşadığı adalet sorununun en temelinde kadınlara yönelik eşitsiz, haksız muameleler yatıyor.

Mücadelenin en büyük eşiği kadınların varlığıdır. Etkisi arttıkça biliyorum ki başarıya daha çok yaklaşacağız.

Hanımefendiler hazır mıyız? Hanımefendiler hep beraber koşmaya hazır mıyız?

Bu konuda en önemli sorunlarımızdan biri nedir, biliyor musunuz: Sorunun fark edilmemesi, anormal olanın normalmiş gibi görülmesi.

Örneğin biz görevi devralmadan önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesindeki 12 meslek dalında bir tek kadın çalışan yoktu. Birileri, birtakım erkekler, bu 12 meslek dalının kadınlara uygun olmadığına karar vermişti ve fiilen bu kadroları kadınlara kapatmıştı. Bu yaptıklarındaki anormalliğin farkında bile değildiler. Onlar için bu çok normaldi.

Biz bu zihniyeti İBB’den söküp attık. Belediyemiz bünyesindeki tüm meslek dallarında liyakatli kadınların da çalışabilmesini sağladık.

Bugün İBB tarihinde ilk defa kadın çalışanlar örneğin otobüs şoförü, vatman, itfaiyeci, metro istasyonu amiri, cankurtaran ya da denizci olarak görevlerinin başındalar. Kadın yönetici sayısında da görülmemiş bir artış sağladık.

Kadınlara yönelik icraatlarımızı bir lütuf olarak görmüyoruz elbette. Yaptıklarımız ve yapacaklarımız eşitlik ve adaleti sağlama çabasında kadınların yanında olma gayretidir.

Ülkeyi de bu gayretle, bu vicdanla yöneteceğiz. Kadınlarla birlikte yöneteceğiz.

Kadınların her alanda kendilerini eşit ve güvende hissettikleri bir Türkiye’yi birlikte kuracağız.

Çok iyi biliyorum ki, bizi iktidara her şeyden çok kadınların aklı, vicdanı, sağduyusu taşıyacak.

Mücadelemizde kadınların varlığı, etkisi arttıkça başarıya daha çok yaklaşacağız.

Sevgili dostlar;

İktidar zalimliğine yeni bir sayfa ekledi.

Dün öğrendim ki aralarında kimi yol arkadaşım, kimi tanıdığım kimi hiç tanımadığım insanların mal varlıklarına, banka hesaplarına el koymuşlar.

Dedim ya aralarında tanımadıklarım da var.

Herhalde selam verdim diye ya da geçerken bana dokundu diye yaktılar onları da.

Her geçen gün, 20 saat çalışıyorum, her geçen gün bana ve arkadaşlarıma yeni bir saldırı uyduruyorlar.

Son günlerde sizlerin karşısına çıkarak defalarca söylediğim bir şey var:

Bu haktan ve hukuktan nasibini almamışların, bu iş bilmezlerin, bu makam ve mevkiye esir olmuşların hiçbir saldırısından korkmadım, korkmuyorum, korkmayacağım.

Ben yürüdüğüm bu yolda önce yüce Allah’a sonra da milletime güveniyorum.

Kumpaslarla, kirli tezgahlarla, entrikalarla, fitneyle, fesatla kurdukları oyunları, sizlere söz veriyorum, başlarına yıkacağız.

Sanıyorlar ki bu insanların malına, mülküne, parasına çökerlerse korkarız, kaçarız.

Sanıyorlar ki onların zulmünden yılarız, milletimizi yarı yolda bırakırız.

Sanıyorlar ki ben yalnız kalacağım.

Yahu siz 10-15 kişinin malına mülküne el koyarak beni yalnız mı bırakacağınızı düşünüyorsunuz?

Millet benimle millet.

Gerçekten bunlar körleşmiş. Varsa yoksa koltuk. O koltuk senin mi? O koltuk milletin. O koltuk Türkiye Cumhuriyeti'nin. O koltuk bir saltanatın değil. O koltuk bir ailenin değil, milletin evlatlarının. Sizin, sizin. Hanımefendiler, beyefendiler hepinizin.

Eyyy ilgili şahıs.

O biliyor kendini.

Seni gidi seni.

Kafanı kuma gömerek gerçeklerden kaçamazsın.

Gerçekler seni kovalıyor. Gerçekler senin peşinde!

Bir yere kadar kaçabilirsin ama kurtulamazsın.

Sanıyor ki ben sineceğim.

Sanıyor ki ben korkup kaçacağım.

Bakın bu mübarek Ramazan gününde söylüyorum.

Eyyy ilgili şahıs, sana kötü bir haberim var.

Vallahi de billahi de tallahi de rüyalarından çıkmayacağım, korkmayacağım, sinmeyeceğim. Bir köşeye çekilip susmayacağım.

Sen beni bir köşeye çekilip susacağımı zannediyorsun.

Bakın ben birilerinin yaptığı gibi şantaj-montaj demiyorum.

Birilerinin yaptığı gibi dış güçler, örgütler, şebekeler, dış sermaye falan da demiyorum.

Daha net bir şey söylüyorum.

Eğer benim arkadaşlarım en ufak bir haksızlığa veya hukuksuzluğa karışmışsa gelin bütün dosyaları açın, bütün belgeleri bilgileri açıkça kamuoyu ile paylaşın.

Buradan sesleniyorum. Hodri Meydan diyorum. Meydan okuyorum.

Elinizde ne varsa dökün ortaya.

Ama öyle uydurma belgelerle, gizli tanık beyanları ile değil. Belediye başkanlarını, yol arkadaşlarımı, dostumu, arkadaşımı o şekilde değil...

Mertçe, hakka ve hukuka uygun olarak dökün.

Millet de görsün.

Hatta gelin hepimizin vergileriyle ayakta duran, benim de hakkım olan TRT’de canlı yayın yapsın.

Senin savcıların sorsun, benim arkadaşlarım yanıtlasın.

86 milyon duysun, görsün, karar versin.

Kim ahlaklı, hangi dönem kamu ve millet korunmuş, hangi dönem milletin kaynakları peşkeş çekilmiş canlı yayında bu memleket izlesin.

Var mı yüreğin, var mı cesaretin?

Meydan okumama verecek yanıtın var mı?

Yoksa yine sarayının odalarına saklanarak mı konuşacaksın?

Sen uydurma gizli tanık seversin. O yalanları boy boy medyanda yayınlayarak bu milleti kandıracağını sanırsın.

Artık sana kimse inanmıyor ki, senin medyana inansın.

Kusura bakma Erdoğan, atı alan Üsküdar’ı geçti. Senin dönemin bitti. Öyle de bitti, böyle de bitti senin dönemin.

Mertsen, yiğitsen, ufacık da olsa vicdan kırıntısı varsa bu meydan okumama yanıt verirsin.

Senin savcıların sorsun benim arkadaşlarım yanıtlasın.

86 milyon canlı yayında izlesin

Kararı milletin vicdanı versin.

Hodri Meydan! Hodri Meydan! Hodri Meydan!

Artık bu toplum sizin Ali Cengiz oyunlarınızdan sıkıldı.

Ta Ocak ayında söyledim. Bir derdiniz varsa ben buradayım, bana gelin. Başkasına yürüme.

Abdestinden şüphesi olmayanın namazından şüphesi olur mu?

Size sesleniyorum, ben buradayım. Bekliyorum buradayım. Millet de burada, sandık da orada. Millet sandığı bekliyor.

Milletimle beraber tam karşındayım.

Bırak yan yollara sapmayı, bırak milletin banka hesaplarını bloke edip mağdur etmeyi, tezgahlarını kapatmayı.

Gel millete gidelim.

Ne istiyorsun? Belediyelerimizden, belediyelerimizin şirketlerinden, yakınlarımızdan ne istiyorsun? Neymiş Ahmak davası... Millet gülüyor, gülüyor. Bunu İngilizceye çevirip dış dünyaya anlatamıyoruz. Başka diller yemiyor buna.

Güya savcıya tehdit davası, bilirkişi davası... Bir de üstüne kendinde olmayan diploma davası…

Yahu 35 yıl sonra dedim ki ben dedim 19 yaşında yatay geçiş yaptırdım. Eğer 17 yaşında olsaydım, yani evrakta sahtecilikten beni çağırdınız dedim. Yani reşit olmamış halimle, o zaman dedim annemi babamı mı çağıracaktınız dedim. Ever dedi. Allah bunlara akıl versin. Bakın gülüyoruz ama mesele ciddi.

35 yıl sonra benim diplomamı iptal ettirmeye çalışan bu kişi, yarın sizin 40 yıllık 50 yıllık tapularınıza, arabalarınıza, bankadaki paralarınıza da, benim diplomam gibi çöker.

Bugün bana yarın size.

İyi görün iyi anlayın bunları.

Açıkça, mertçe söyleyin kardeşim ne istiyorsunuz?

Ben de biliyorum millet de biliyor ne istediğinizi.

İstanbul’a, Türkiye’ye hizmet edemeyelim istiyorsunuz.

Ekrem İmamoğlu olmadan seçime girmek istiyorsunuz.

Korkuyorsun değil mi?

Korkuyor… korkuyor. Çok korkuyor.

Yahu insan beni görünce korkar mı? İnsan beni görünce mutlu olur. Ya beni gören 1 yaşındaki çocuk kucağıma atlıyor, anneler babalar benim omzumu sırtımı sıvazlayıp dua ediyor, mutlu oluyor.

Bu korkuyor. Benden kim korkar? Bu millete yanlış yapan korkar.

Çünkü karşısında dimdik Ekrem İmamoğlu var. Senin durumun belli, bu millete çok yanlış yapmışsın ki korkunda çok büyük.

Bize sözde suç icat ediyorlar. 2019’dan beri tek bir suçumuz var: Sandıkta yenilmemek, hep kazanmak.

Bir belediyeye 5 senede 1.200 soruşturma, teftiş duydunuz mu? 1.200

Ya 2.200 yapsan ne olur?

Dönelim geriye. 11 senede bulup buluşturduğunuz bir ahmak biri bilmem ne davası, demek de istemiyorum isimlerini sizlere. Açık bir şey söyleyeyim mi? 2014'ten beri benim suçum var. Tek bir suçum var:

Sandıkta yenilmeyen Ekrem İmamoğlu olmak.

Bize buldukları esas suç bu.

Bak bu cümlemi aklına kazı: Ben buradan söylüyorum, Ekrem İmamoğlu olarak size de söz veriyorum, namus sözü. Bize yenilgiyi öğretemeyeceksin

Bize yenilgiyi öğretemeyeceksin.

4 kere yaşattığım gibi 5. ve son yenilgiyi de tadacak ve evine gideceksin.

Çok korkuyorlar, bir sandık daha gelir diye, çok korkuyorlar o sandıkta karşısında olurum diye ödleri patlıyor. Beni bertaraf etmeye çalışıyor. Yahu bir Ekrem'e bir şey olacakmış... Milyonlarca Ekrem var bu ülkede, milyonlarca, on milyonlarca, seni istemeyen.

Şimdi de devleti yönetmeye, milletimize hizmet etmeye talip olduk diye bize yapmadıklarını bırakmıyorlar.

Ekrem İmamoğlu olmadan seçime gireceksiniz, öyle mi?

Milletin iradesini, sözünü tanımayacaksınız öyle mi?

Ne olacak biliyor musunuz? Ben size söyleyeyim.

Milletin, tarihte görmediğiniz demokrasi tokadını yiyeceksiniz, cevabınızı alacaksınız, yerinize oturacaksınız.

Ne yapsanız nafile. O sandık gelecek, millet seni sandıkta evine gönderecek.

Yıkılmadık, korkmadık, yorulmadık. Cesaretiniz varsa karşımıza çıkın. Cesaretiniz varsa milletin iradesi kararını versin. Hodri meydan!

Hiç kuşkunuz olmasın, bu bozuk düzeni değiştireceğiz.

23 Mart’ta önce biz Cumhuriyet Halk Partililer ayağa kalkacak. Ayağı kalkmaya hazır mıyız?

Sonra milletimizin değişim umudu dalga dalga büyüyecek ve iktidar olacağız. İktidar olmaya hazır mıyız?

Devlete çöreklenmiş o bir avuç insan kaybedecek, Türkiye kazanacak.

Yenilecekler… Güler yüzümüze yenilecekler… Temiz kalplerimize yenilecekler… Tevazuumuza, hoşgörümüze yenilecekler. Sımsıcak kalbimize yenilecekler. 86 milyon insanımızın tamamına olan sevgimize yenilecekler. Sevginizi bu millete vermeye hazır mısınız?

23 Mart’ta, tek bir fire bile vermeden, hep birlikte ayağa kalkacağız, “Millet burada” diyeceğiz.

Cumhuriyet Halk Partisi başaracak, Türkiye kazanacak.

Yeter ki bizler enerjimizle, cesaretimizle, mertliğimizle bu millete daha da büyük bir umut olmayı başaralım.

Yeter ki yalnızca ve yalnızca seçimi kazanmaya odaklanalım.

Yeter ki bizler tam bir birlik ve dayanışma içinde olalım.

Onun için diyorum ki: Kurtuluş yok tek başına, haydi herkes, 23 Mart’ta sandık başına.

Yolumuz açık olsun.

Her şey çok güzel olacak.

Kalın sağlıcakla.

Ekrem İmamoğlu 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ekrem İmamoğlu - İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı

Nuri Aslan

Binali Yıldırım